ODA BAŞKANIMIZ ECZ. DEVRİM BALI' NIN TEB BÜYÜK KONGRE KONUŞMASI

27 Kasım 2017 Başkandan

Sayın Divan, Değerli Başkan ve Merkez Heyetimiz, Denetleme Kurulu, Yüksek Haysiyet Divanı Başkan ve üyeleri, bölge odalarımızın değerli başkan ve yöneticileri, değerli delegeler, değerli meslektaşlarım, sizleri Manisa Eczacı Odası ve Manisalı eczacılar adına saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama sevgili Işık Boyacıgiller’in bir sözüyle başlamak istiyorum: “Kooperatiflerin en temel gücü ne sermayeleridir, ne de mal varlıklarıdır. Kooperatiflerin en büyük iki temel gücünden birincisi üyelerinin bilinç düzeyi, ikincisi çalışanlarıdır.”

Değerli meslektaşlarımız, çok ağır ekonomik koşullar altında yaşadığımız bir gerçek. Bu koşullar en çok da kooperatif türü yapılanmaları vuruyor. ilaç üreticileri, sigorta şirketlerini ve riskleri bahane ederek, eczacının ekonomik örgütü olan kooperatifleri piyasadan silmeye çalışıyor. Eczacının dişinden tırnağından arttırarak kurduğu kooperatifler bugün yaşam savaşı veriyor, ayakta kalmaya çalışıyor. Ya da şöyle ifade edeyim; bu meclislerin kurduğu kooperatifler gözümüzün önünde eriyor. Her gün üzülerek bu tabloyu izliyoruz. ilaç teminindeki sıkıntılar ciroyu azaltıyor, ciro azaldıkça teminat bulunamıyor. Bu tablo sürdürülebilir değil ve bu kısır döngüden en kısa zamanda çıkmamız lazım.

Bu iş biterse, yani biz tek bir kooperatifi kaybedersek, benim bölgem değil deyip uzaktan bakarsak, aman eczacının parasını bir yere yığmayın dersek, bölge eczanelerimizi kooperatiflere destek vermeye davet etmezsek, emin olalım ki sıra hızlıca diğer kooperatiflere de gelecek. İlk etapta olacakları özetlersek; eczacıya can suyu olan aidiyet iskontosu diye bir kavram kalmayacak, servis sayıları azaltılarak eczacı daha fazla stok yapmaya zorlanacak, vadeler aşağıya indirelecek ve birçok eczane depoların mülkiyetine geçecek.

Tüm kooperatifler hepimizin ortak malıdır ve bu meclislerden çıkmıştır. Bu meclislerin kooperatiflere karşı sorumluluğu vardır. Bizim bu dönemdeki başlıca gündemimiz de, sorunumuz da bence kooperatiflerdir,Neşe Gülersoy’un,Işık Boyacıgiller’in kurduğu Edak’tır.Gün boyunca ne konuşursak konuşalım,bu seçime dair aklımızda ne kalırsa kalsın, buradan çıkıp eve dönerken sadece şunu unutmayalım yeter;Cinayete tanıklık ettiğimizde tarafsız olmayız.Durdurmak istemezsek taraf tutmuş oluruz…

Değerli meslektaşlarım,

Eczacılarımızın en önemli gündemi eczanenin ekonomik durumu ve gelecek kaygısı. Eczane ekonomileri kesinlikle sürdürülebilir değil ve günden güne eczacı öz sermayesinden yemekte. Bu işin iyileştirilmesi için sadece SGK protokolüne bel bağlamış durumdayız. Oysa tek başına devletten elde edilecek kazanımlar eczacıyı düze çıkartmaktan çok uzak. Devletin kaşıkla verdiğini de protokol sonrası kepçeyle aldığını unutmamak lazım.

Aportta bekleyen OTC yasası hala bulanık. Ne getirecek, ne götürecek, hangi ürünler hangi bakanlık onayıyla raftan inecek bunları bilmiyoruz. Ruhsatlandırmadan son tüketiciye kadar olan her aşamada eczacı vazgeçilmezdir derken, bu OTC yasasının neresindeyiz, masada var mıyız?

Reklam, ürünlerin eczane dışında satılıp satılmayacağı ve fiyat belirlemede devletin ne derece etkin olacağı gibi konular halen belirsiz. TEB bu konuyu mutlaka üst sıralardan gündeme alıp değerlendirmeli ve masada kendine yer edinmelidir.

Eczacının masasına daha yakından tekrar bakarsak iki belge daha görürüz. Bunlardan ilki Tarım müdürlüklerinden gelen “kayıt onay belgesi alın ihbarnamesi ya da cezası”, diğeri ise il sağlık müdürlüklerinden gelen “reçetesiz ilaç satış” cezası.

İl tarım müdürlükleri son bir yılda artan şekilde denetim yapıyor. Daha doğrusu eczaneleri taciz ediyor. Bu belgeyi almayana şu kadar ceza keseriz, mahkemeye veririz gibi baskıcı, sindirici sözlerle eczacıları dize getirmeye çalışıyorlar. Birçok il kendi bünyesinde müdürlükle görüşerek ya da bölgesel davalar kazanarak sıkıntıyı geçici olarak durdurdu. Manisa’da bizim de il tarım müdürlüğüne kar şı kazanılmış bir davamız var. Buna rağmen bakanlıktan yazı gelmezse biz mahkeme tanımayız, dava bizi ilgilendirmez zihniyetinde bir cephe var karşımızda. Yerel hamlelerle maalesf çözülemiyor bu konu. Bu işin ivedilikle TEB bünyesinde hukuki mücadele ile çözülmesi ve eczacıların rahatlatılması gerekiyor. Birçok meslektaşımız farklı gerekçelerle bu belgeleri aldı. Bir an önce o belgeleri iptal etmek için de hukuki bir süreç işletmemiz gerekir. Yoksa il tarım müdürlüklerinin denetimi ve baskısı bize yeni bir yara açacak.

Masadaki ikinci belge, İl sağlık müdürlüklerinin son zamanlarda tamoxifen üzerinden yürüttüğü reçetesiz satılan ilaçlara kestiği cezalar. İl sağlık müdürlüklerinin denetleme işi artık sopaya dönüştü. Sistemin eksikliği, ilaç yokluğu, hasta mağduriyeti gibi hayatımıza direkt etki eden olumsuzlukları konuştuğunuz anda elinde denetleme sopasıyla geliyor. Son zamanlarda kamuoyunu da sürekli meşgul eden tamoxifen adlı ilaç, Manisa’da bizim yaptığımız bir açıklamayla gündem oldu. Sonrasını biliyorsunuz, önce bağırıp çağırdılar, en son haklısınız, siz değil spor salonları yüzünden ilaç yokmuş diye günah çıkarttılar. Peki gündem olunca ne oldu? Ertesi sabah 8.30’da müdür dahil 4 kişilik bir ekibi kapımızda bulduk. Hoş geldiler, sefa geldiler. Her gün bekleriz dedik, çaylarını ikram ettik. Hızlı bir şekilde tüm ilçelerimizi gezmeye başladılar. Raflarda köşe bucak ilaç aradılar. Tabi ki bulamadılar. Çünkü bu adamların anlamadığı bir şey vardı; Biz eczacılar, halk sağlığını korumak için yemin etmiş onurlu bir meslek grubu olarak, üç beş ilacı stoklayıp üç beş kuruş kazanmanın derdinde değiliz.

Yani bize dediler ki; İlaç yok demeyin, medula çalışmıyor demeyin, ilaçlar internette satılıyor demeyin, halk mağdur demeyin, vicdanınızın sesini dinlemeyin… Konuşursanız eğer 4 kişiyi kapınızda bulursunuz dediler. Her gün gelebilirler.14 kişi de gelebilirler. Yaşamanın, teslim olmadan, boyun eğmeden el etek öpmeden yaşamak olduğunu bizler Nazım’dan öğrendik. Bu adamlar bunu da anlamadılar. İstenilen baskı yapılabilir, istenilen sopa gösterilebilir ama yine de doğru bildiğimizi söylemeye, halktan yana olmaya, haklıdan yana olmaya devam edeceğiz, devam etmek zorundayız. TEB’le birlikte, 54 odayla hep birlikte…

Değerli meslektaşlarım,

Bir başka tehlike de internette ilaç ve ilaç dışı ürünlerin satışındaki artış. Bakanlık 6500 siteyi kapattık diyor, bir hafta geçmeden yenileri açılıyor. Yıllardır bu kör dövüşü devam ediyor ve sorun çözülüyormuş gibi gösteriliyor. Bu meselenin çözümü yolunda bir adımdır ama nihayi değildir maalesef. Bu işi sonlandırmak için kurumsal internet satış siteleri sürekli denetlenmeli, internetten satılan ilaçlar tespit edilip, çıkış noktasındaki kuruma cezai işlem uygulanmalıdır.

Değerli meslektaşlarım,

Gelecek için sizi en çok ne tedirgin ediyor derseniz, tabi ki üzerimize doğru gelen eczacı selidir diyebiliriz.2014 yılında değişen yönetmeliğin en can alıcı maddesi eczane sayılarının sınırlandırılmasıydı. Yönetmelik ilk çıktığında yapılan toplantıları hatırlıyorum, 5 yıl sonrası için toz pembe tablolar çizilmişti. Eczanelerimizde çalışan eczacı sayısı artacak, hizmetin kalitesiyle beraber mesleğin imajı da artarak yükselecekti. Farklı alanlarda eczacı istihdamı artacak, sanayiden tutun da hastanelere kadar eczacı verdiği kaliteli hizmetle söz sahibi olacaktı. Ne oldu fakülte sayıları katlandı, 43lere geldi. Daha tam kapasiteyle mezun vermeye başlamadılar bile. Birkaç yıl içinde mezun vermeye başladıkça işsiz eczacı sayısı da artmaya başlayacak. Birliğimizin saydığı onlarca istihdam alanına bu yeni mezunları yerleştirmekte ne kadar başarılı olabileceğiz. Artan fakülte sayısıyla düşen puanlar, öğretim üyelerinin yetersizliği eczacı kalitesini ne kadar düşürecek, imajını ne yönde etkileyecek bunu da konuşmak lazım.

Değerli meslektaşlarım,

Bunların dışında TEB ile ilgili birkaç konuya daha değinip konuşmamı tamamlamak istiyorum. Öncelikle TEB’in en önemli yol haritaları komisyonlarda belirleniyor. Ancak farklı illerden gelen meslektaşlarımızla oluşturduğumuz komisyonlar ne kadar verimli olabiliyor? Görülen o ki iyi dediğimiz bir komisyon bir dönem boyunca 2 defa, efsane dediğimiz komisyon ise 4 defa toplanmış. 6 ayda bir toplanınca bir önceki komisyonda ne konuştuğumuzu hatırlamıyoruz. Bu komisyon çalışmaları konulara ayrılıp bölgesel gruplara veya odalara verilebilir. Odalarımızın gerekli yeterlilikte kadroları mevcut. Her odanın bir çalışma konusu olursa emin olun daha faydalı olacaktır.

Değerli meslektaşlarım,

Binlerce eczacı gözünü bu kongreye dikti ve buradan çıkacak sonuçları, yeni yönetimi, yeni yönetimin yol haritasını bekliyor. Önümüzdeki iki yıl bizi neler bekliyor, neler getirip götürecek bilmek istiyor.

Örneğin hastaya teslim edilen ilaçların hastanın “almadım”demesiyle almamış sayılması işi bitecek mi? Eczacı bunu da merak ediyor.

Sahte reçetelerden sorumlu olmaktan ne zaman kurtulacak?

Eczane dışına çıkarılan günübirlik kemoterapi ilaçlarını başka gruplar da izleyecek mi? Bu ilaçlar geri dönecek mi, merak ediyor.

İlaçların miad sorunu, depoların ilaçları iade alırken eczaneler arsı farklı ve yanlı uygulamaları ne zaman son bulacak, Teb’in bu konudaki çözüm eylemi ne, bunu da bilmek istiyor eczacı.

Her gün artan, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan kombine ilaç furyasına karşı bu kongrede ne konuşulacak, ne önerilecek, bunu da bilmek istiyor.

Gece nöbetlerinde eczacının ve çalışanlarının can güvenliği ne şekilde sağlanacak, birliğin bununla ilgili çalışmaları var mı, eczacı bunu da duymak istiyor.

Kamuda çalışan meslektaşlarımız kendi özlük hakları ve çalışma koşulları ile ilgili bizlerin neler düşündüğünü merak ediyor. Umarım, bütün bunlara cevap alarak döndüğümüz bir kongre olur.

Geçtiğimiz dönem Türk Eczacılar Birliğinin tüm kurullarında çalışan meslektaşlarımıza da teşekkür etmemiz gereken önemli noktalar var. Bunların başında yıllardır beklediğimiz stok affı ve medikal sözleşme geliyor.Özellikle stok affı, bazı çevrelerce değeri tam anlaşılamamış, küçümsenmeye çalışılmış olsa da, 1 milyar TLye yakın bir tutarı sisteme soktu.Eczane başı ortalama bir ciroya yakın, bir görünmeyen yükten kurtulduk.Artık mali yapımız daha güvenilir ve denetlemelerde olası süprizlere karşı hazırlıklıyız.

Öte yandan bizim için çok önemli bir projeye imza atıldı. İlk defa mesleğimiz adına stratejik bir planımız var, ilk defa meslek hakkına bu kadar yaklaştığımız somut bir projemiz, rehber eczanem projemiz var.

2017 yılının kooperatif yılı ilan edilmesiyle birlik ve kooperatifler arası işbirliği üst düzeye çıkarıldı. Muvazaa ile etkin mücadele edilen bir dönem oldu.Tüm bunlar için emeği geçen tüm meslektaşlarımıza teşekkür ederiz.

Değerli meslektaşlarım,

Bu yolda ya bir olacağız ya yok olacağız. Üçüncü bir yol, üçüncü bir kart masamızda yok. Gelecek vizyonumuzu gelecek perspektifimizi hep beraber ortaya koyup bu yolda yan yana yürümek zorundayız.

20 Kasımda TEB yönetiminde kim olursa olsun, birleştirici, adil, demokratik, katılımı destekleyici, ayrışmayı ve bölünmeyi önleyici adımlar atmak zorundadır. Ve bunu acilen yapmak zorundadır.

Son olarak günümüz Türkiye’sinde insan kalabilmenin tek yolunun, insanlık dışı bu sisteme karşı savaşmak olduğunu hatırlatır, tüm haziruna ve tüm katılımcılara saygılarımı sunarım…

Ecz. Devrim BALI
Başkan